ERENKÖYLÜYÜZ

Ey yabancı… Sorma bana köyümü.
Harâmîler talan etti bağımı.
Merdiven Köy Kabri, söyler soyumu.
Atalardan gelen Erenköylüyüz.

Anlatamam.. Belki; masal sanırsın.
Derdim çoktur, dinlesen usanırsın.
Nasıl katledildi ? Duy, utanırsın.
Çamlıkları bilen Erenköylüyüz.

Kayış Dağı çeşmeleri akardı.
Fenercimiz meşaleyle yakardı.
Havagazlı lâmbalarımız vardı.
Işıkları solan Erenköylüyüz.

Eşi yoktu üzümle, incirimiz.
Bin bir çiçek yemyeşil her yerimiz.
İncinmedik konu komşu, birimiz.
Dost yüzüne gülen Erenköylüyüz.

Adalara mehtap deniz yol çizer.
Bülbül sesleriyle şairler yazar
Şarkılar söylenir, âşıklar gezer.
Nağmelerle dolan Erenköylüyüz.

Atlarımız, lâstikli nalları var.
Faytonlar var, tertemiz yolları var.
Üstünde kar yüklü çam dalları var.
Kardan şeker alan Erenköylüyüz.

Yaprak döker çınarlar, hazân olur.
Halı diye üstünde gezen olur.
Konu komşu, aşûre kazan olur.
Kapıları çalan Erenköylüyüz.

Hatır gönül bilip, dostu kırmayan.
Kusur etse de hesabın sormayan.
Kedisine, köpeğine vurmayan
Böyle görmüş olan Erenköylüyüz.

Uğramazdı hırsız benim köyüme.
Nâmus şeref bezenmiştir huyuma.
Yaz günleri bahçemdeki kuyuma
Kavun, karpuz salan Erenköylüyüz.

Sorma artık köyden, yaram sızıyor.
Ben bitirdim, kırık kalem yazıyor.
Şimdi eşkıyâlar kol kol geziyor.
Saçımızı yolan Erenköylüyüz…

20-09-2005
Tanburi, Özcan Korkut